Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Eylül, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Sanatçının Parası

                                                             Mona Lisa Sema kararınca, insanlar dinginleşince sabah yargıladığın düşüncelerim onların düşüncelerine umutlarına dönüştü. Hani kızardın ya bana, senin sol yanında değersiz kıldıkların bende önemli diye. Hani kızardın ya hiç çalışmıyorum diye. Bak onlara, yüzlerindeki huzura kalplerindeki sevgiye. Ben düşünerek çalıştım ve karşılığı para değil bir tutam huzur oldu.                                                                                     Duygu Oğuz

Düşler Alemidir Burası

Hayallerle büyüdük biz. Büyük derin rüyalara daldık. Uyanmak istemedik. Uzun yorucu bir rüyanın içindeydik, kim bilir? Yapılamayacak şeyleri yaptık, kendi hikayemizi kendimiz çizdik. Rüyalar alemindeydik tek bir düşün parçasıydık. Düşler Alemidir Burası Renkli düşlerde süren yolculuk, Uzak denizleri yeşil kır bahçelerini andırır. Anlatır dünyayı derin bir karanlık.  Düşler alemidir burası. Kimi zaman bir kabus, Kimi zaman bir hayal. Bir O bilir hangisi hayal hangisi kabus. Düşler alemidir burası. Yıldızların söndüğü, Karanlığın aydınlığa kavuştuğu yerdir burası. Koca bir sıfırın sonsuzluğa aktığı yer. Düşler alemidir burası. Kimi zaman bir hayal, Kimi zaman bir kabus.

Sıcak Hava

Sıcak bir günün ardından yorulmuş bünyeler ve baygın bakışlardan başka bir şey göremiyordum. Bu sıcak hava çöllerde yaşanan sıcak hava dalgalarını andırıyordu. İnsanlar klima peşinde koşturuyor ve gölge bir yer arıyordu.Öğrenciler ise bu sıcakta sekiz saat durmaksızın çalışıyordu. Haftanın kırk saatini okulda geçirip geriye kalan altmış saatini uyuyarak geçiren öğrenciler, acınası gözlerle çevreye bakınıp çaresizce yardım bekliyorlardı. Halk ise sıcağı isyan bayraklarını dikmiş para kazanmanın yollarını arıyordu. Sıcakla baş edebilen kahramanlar klimanın altına oturmuş, uzun kollu gömleklerle sırıtıyorlardı camdan. Biz yorucu bir günü kolay hale getirmenin yollarını ararken başkaları çözümü teknolojide bulmuştu.  Teknolojinin burada da karşımıza çıkması ilginçti bence. Günü kurtaran tekrar teknoloji olmuştu. İnsanların zekasını üçüncü boyuta taşıması artık herkesi etkilemiş, herkes teknolojiye ayak uydurmuştu. Soğuk su satan tezgahtarlar ise halinden memnundu. Kârlı bir işle günün sonu

Bırak Oynasınlar

Sokakta büyüdük biz,kilit taşlarının uyumu ve sanatsal hareketlerle kalkan tozların içinde.Hayatı orada keşfettik.Birebir uyumu orada anladık.Sorumluluklarımızı orada fark ettik.Şimdi ise ellerinden aldık çocukların kalbini.Hapis yaptık dünyayı onlara. Koşup oynamak kadar güzel bir şey var mı onlar için? Tekrar tanışsın,tekrar oynasın. Derslerle boğmak mı lazım onları ya da küçük dünyalarını kendileri şekillendirsin diye bir fırsat mı vermek lazım?Bırak oynasınlar,eğlensinler kendilerice.Sokakta akşama kadar kalsınlar. Akşam gün batışının farkına varsınlar.Bırak oynasınlar.Tehlikelere göz yumup, hayatın gerçeklerini anlasınlar.Bırak oynasınlar.

Umut

Farklı bakmak lazım hayata.Bambaşka bir açıdan,bambaşka bir dünyaya.Farklılık sizi üstün yapan başarı öğesidir.Herkes aynı zamanda, aynı şekilde ve  aynı özelliklerle gelir dünyaya.Sonrasında biz kendimize bir şeyler katıp kendi penceremizi oluştururuz gözlerimizin önüne. Kendi bakış açımızı çizeriz.Bir yol koyarız ortaya. Ya başarırız ya da kaybederiz. Kaybettikten sonra kayıpları başarıya döndüren duygudur umut. Deneriz, tekrar deneriz ve tekrar deneriz.Çabalarız çabalamasına ama elimizde koca bir sıfırdan başka bir şey yoktur.Biz başarısız olurken hayata yeni pencerelerden baktığımızın farkında olmayız.Başarıya umutla bağlanan her insan başarıya ulaşır. Bilgi bizim penceremiz umut ise o pencereden bakan gözler. Er ya da geç biz o pencereden içeriye bakmayı öğreneceğiz.Bilgisiz hayat,umutsuz başarı olmaz.İnanmak başarmanın yarısıdır.

Kendi Hayatınız

Hayat önünüze konulmuş bir deneyim bandıdır.Bazen hayatınızda iniş çıkışlar olur.Bazı insanlar hayatınıza karışabilir ama sakın o insanın sözüne inanmayın çünkü bu sizin kendi hayatınız.Her insan hata yapar ama bu hataları düzeltmeniz için kendi çabanız yeterlidir. Başka birinin öğüdü kırıcı olmaktan veya laf kalabalığı yapmaktan başka bir işe yaramaz.İleride çöpçü olacak da sizsiniz,memur olacak da,mühendis olacak da.Bir gün hayatınıza biri karışacak olursa asla karıştırmayın. Bir civcivi  yumurtasından siz çıkarırsanız o civcivin kanadı kırılır ve ölür.Ayakta durmayı siz tek başınıza başarın.Mutlu olacağınız mesleği bilen Ali veya Veli değil sizsiniz.İnsanoğlu her şeyi başarabilir.Bu hayat benim veya başka birinin değil, sizin hayatınız.

Sorumluluk ve Zaman

Hızla olur her şey. Zamanın hızına yetişmek çok zordur. Hatta imkansızdır. Sadece bir şans verilir bize. Her yarışı kazanmak için bir yol vardır. Arkamıza bakmakla büyük hatalar yaparız bazen. Her ne kadar yenilsek de kazansak da kaderin ne olduğunu anlamak bizim işimiz değil. Anlayabilecek kadar da kapasitemiz yoktur.  Çok büyük bir zekamız var ama bu bize bazı soruları çözmemiz için yetmez. Yeterli değildir. Koca bir elmanın %1'lik kısmını kullansak bile elimizde sonsuz bir güç var. Boşuna demiyorlar büyük güçler büyük sorumluluk getirir diye. Biz bu sorumluluğun büyük olduğunu anlıyoruz ama bazılarına bu küçük gelebilir. Söylemiştim ya zaman hiç durmaz diye. Bundan dolayı o zekanın da hiç durmaması lazım. Zamanla yarışımızda kazanmak için her hamlenin bir sonraki hamlesine bakmak lazım.  Her zaman kazanan biz olalım. Sonuçta zamana yetişmek mümkün değil. Fiziksel olarak yetişemesek de beyin gücünde zamanın ilerisinde olmalıyız. Zaman geçer, hayat sıradanlaşır. Sıkılırız bazen in

Bayram Sevinci

Memlekete göç başlamıştı.Herkeste ayrı bir telaş ve sevinç vardı.Camiler tıka basa doluydu.Ankara'dan çıkış yollarında trafik vardı ve birçok insan bayram namazını ve bayramlaşma merasimini bekliyordu.Ne kadar güzeldi her şey.İçimizdeki sevinç,heyecan ve coşku içimize yansıdığı gibi dışımıza da yansımıştı.   Yollar kalabalık,insanlar meşguldü.Herkes gibi biz de memlekete gidiyorduk.Memleket hasreti ve bayram sevinci bende büyük bir heyecanı da beraberinde getirmişti. Güneşli bir yaz havası ve yoğun bir nem vardı Çankırı'da.Siz bilirsiniz o bunaltıcı havayı ama her şeye rağmen memnundum ben halimden.Gökyüzünün mavisi ve güneşin sarısı mükemmel bir uyum sağlıyordu.Sonunda almıştım memleket kokan o kokuyu.O kokunun bana verdiği huzuru emin olun hiçbir yerde bulamazdım.Bir yıl aradan sonra insanlar birbirini tekrar tanımış ve sohbet etme fırsatı bulmuşlardı.Konuşmalar birbirine karışıyor,birlikte yemek yiyorduk.Ne kadar güzel şeylerdi bunlar,ne kadar güzeldi memleket,ne kadar güz

Mutlu Ol Yeter

Her insanın kafasında savaşlar olur. Bu savaşları aşmak için en iyi yol yazı yazmaktır. Yazı yazamıyorum diye sakın telaşa kapılmayın. Aklını ve elini kullanabilen herkes yazı yazabilir. Bazen psikolojik sorunlar yaşar insanlar . Çoğu kişi bu sorunların çözümünü başkasıyla paylaşmakta bulur. Sorununuzu sakın sadece canlı biriyle paylaşabilirim düşüncesine kapılmayın. Her şey ile paylaşabilirsiniz ama sizin en iyi dostunuz yazılardır. Kötü yazmak veya iyi yazmak önemli değil. İnsanların yazınıza ne söylediği de önemli değil. Önemli olan sizin nasıl hissettiğiniz. Bazen bencil olmak gerekir. Zaten siz bencil ve kendini beğenmiş olmazsanız bu sorunlarla baş etmeniz biraz zor ama sakın her zaman bencil ve kendini beğenmiş olmayın çünkü kimse o insanları sevmez.  Blog yazmak da size bu dönemlerinizde iyi gelebilir. Blogunuzun çok okumadığına veya para kazannadığınıza dert etmenize gerek yok. Başta da söylediğim gibi önemli olan sizin sağlığınız. Hasta olduğunuz zaman sizin sağl

Sıfırdan Başlamak

Sıfırdan başlamanın hiç faydasını gördünüz mü? Nedense ben hiç görmedim. Bazen olur da bir yanlış yaparsınız ve her şey tam tersine gider , her şeye sıfırdan başlarsınız ama bu alın yazısı silgi ile siliniyor mu ki sıfırdan olacak her şey? Yaptığınız hatalar, yaşadığınız acılar sizin hep bir tarafınızda olacak. Aynen uçağın kara kutusu gibi. Ters giden işleriniz amacınıza ulaşmanızda size yardımcı olacak. Hayatı boş bir kağıt gibi düşünün. Bir gün o boş kağıdın üstüne silinmeyen bir kalemle büyük bir çizgi attınız. Yapmanız gereken o çizgiyi farklı çizgilerle kapatmak. O kağıdı yırtmanın size hiçbir yararı yoktur. Peki insanlar nasıl sıfırdan başlıyorlar? İnsanlar sıfırdan başlamıyor yanlışlarını farklı doğrularla kapatıyorlar ama halk tarafından kalıplaştığı için sıfırdan başlamak kalıbını kullanıyorlar. "Hayata beyaz bir sayfa çektim. " der çoğu kişi. Bu beyaz sayfa çekmek değil çizgilerle kapatmaktır o sayfayı. Hayat uzayda bir yer kaplamaz ama uzaya sığamay

Gecenin Karanlığı

 Geceleri bir başka güzeldir günler. Tüm ayrıntıları kapatır gecenin karanlığı. Ufak bir sis çöker gözlerimizin karanlık perdesine. Ayrıntılarda kaybolur gecenin sessizliğine sığınırız. Bir gece ansızın uyanırsın,çıktığın zaman dışarıya, hafif bir rüzgar yalar yüzünü. Ay ışığı vurulmuş, toprak kokuyor ve ince yağmur damlaları ayrıntılarıyla düşüyor gecenin karanlığına. İnsanın huzurla bir araya geldiği andır gecenin karanlığı. Sessizlik çöker etrafa, bir taraftan da güzeldir aslında bu. Şehrin yorgunluğunu atma fırsatı buluruz.  Ay ne güzel de görünür geceleri. Ayrıntılardan mutlu olmak lazımdır bazen. Ayrıntılarda kaybolduğun an mutlu olduğun andır. İnsan kusursuz gözleriyle görür her bir anı ama anlamaz kusursuz beyinler her ayrıntıyı. Geceleri olur tüm olaylar. Şehrin pisliği geceleri ortaya çıkar. Sıcak yatağından kalkan polisler koşar ve çalışırlar. Adrenalinin tavana vurduğu zaman da gece yarısıdır. Hep bir koşuşturmaca. Emin olun o dinginliği ve heyecanı hisseden

Yazın Son Günü

Her insanın dinlenmeye ihtitiyacı vardır. Çoğu kişi bu dinlenme ihtiyacını yaz mevsiminde karşılar. Yapabileceğimiz onlarca şey önümüzde sıralanır ve biz sadece bunlardan birkaçını yapabiliriz. Zaten hepsini yapacak kadar da zamanınız olmaz . Geçip gider günler ve bir bakmışız koca bir yaz bitmiş. Siz yeniden okula, aileniz yeniden işine ve onlarca insan yine aynı tempoyla işine devam eder. Bir yazı hiçbir şey öğrenmeden sürdürüp gittim dersiniz ama sizin farkınızda olmadığınız bir şey olmuştur. Siz artık siz değilsinizdir çünkü öğrenebileceğiniz çok şey olmuştur yazın. Olgunlaşmış, büyümüş, bronzlaşmış ve biraz da değişmiş bir insan vardır aynanın karşısında. Günler ne kadar da çabuk geçiyor. İnsan gerçekten de farkına varmıyor büyüdüğünün, değiştiğinin ve hayata bakış tarzının aynı olmadığının. Örneğin ben önceden her şeyin çok basit ve sıkıcı olduğunu sanırdım ama şimdi her şey göründüğü kadar kolay değildir. Zor diye yılmak da gereksiz çünkü bir taraftan da eğlencelid

Hiçbir Şey Yapılamayacak Kadar Zor Değildir

Unutulmaktan mı korkuyordun? Başarısız olmaktan. Tek amacın vardı değil mi? Milyonlarca insan gelip geçti şu dünyada. Sadece birkaçı saygı ile anıldı. Birkaçı hatırlandı onların ve birkaçı sevildi. Tek istekleri vardı diğerlerinden farklı olmak ve başarı. Belki de bunu başarmak zordu ama pes etmediler. Önlerine bir amaç koydular. Tek görebildiği şeydi o. Biri rahat bir şekilde ve çevreyi tanıyarak geçirdi hayatını ve diğeri hedefinden şaşmadı. Tek istediği ise başarı ve saygıydı . Hedefine ulaştı ama bir kez olsun mutluluk ve paranın efendisi olamadı. Şimdi ise herkes paranın efendisi olmaktansa başarının kölesi olmayı tercih ediyor. Bir yarış içerisinde dünya,gezegenler ve yıldızlar. Hepsinin önünde farklı neden aynı amaç. Biraz olsun yaşamaktan zevk alamıyorlar. Farklı ve başarılı olmak bu kadar zormuş. Ömür kısa, üç günlük dünya. Bugün varsın yarın yok. Yok olmaktan korkuyorlar, unutulmaktan, ve rafa kaldırılmaktan. Hatırlanmak tek amaçları. Dünyaya geliş nedenimiz bell

Gölgem ve Ben

Beyaz sayfalara döküyordum birkaç yazı.Sadece aklımda anlam karmaşası olan sorulara cevap veriyordum ve buna halen devam ediyordum.Küçük sekiz köşeli bir oda ve bir pencere,odanın tavanında ne olduğu belli olmayan düşünceler.Onlar düşünce değil,hava kirliliği evet doğru söylüyordum. Boş yere yer kaplayan bilgi kirliliği.Sadece yazmak için mi yazıyordum bilmiyorum ama şundan emin olabilirim yazmak için yaşıyordum.Şu anda sadece gölgem ve ben o beni dinliyor,ben onu.Onun elinde bir kalem yazıyoruz .O yazıyor ,ben dinliyorum.Artık benden bağımsız olmuş durumda.Onun neden karamsar olduğunu ben de bilmiyorum,akrabalık ilişkimiz var mı onu da bilmiyorum.O çok zıt biri bana göre;karamsar,rahat ve sessiz ama sessiz diyerek ben burada yanlış bir şey söylediğimi fark ettim.O sesini duyurmak için yazıyor.İşte aramızdaki fark bu;ben yazmak için yaşıyorum, o ise sesini duyurmak için yazıyor.

Hayatın Çevresinde

Sürekli aynı seslerdi duyulan ve aynı havaydı tattığımız.Hayat hep aynıydı. Belki de biz öyle sanıyorduk.Berraktı baktığımız şeyler.Mutluydu insanlar.Güzel bir yaz havasıydı.Güneş her zamanki gibi tepede, gülümsüyordu.Herkesin yüzünde bir tebessüm.Parkta çocuklar oynuyor ve gülüşüyorlardı. Teknoloji herkesi etkilemesine rağmen insanların çevreyi tanımasına sevinmiştim.Herkesin elinde bir telefon, aptallaşıyordu insanlar.Bir gün robotların bize hükmetmesinden korkuyordum.Küçücük bir bebek,vermişler eline telefonu sussun diye.Daha önündeki cihazın ne olduğunu bilmeden bakıyordu,o da teknolojinin esiri oluyordu.Teknolojinin amacı neydi?İnsanlara yardımcı olmak mı? Yoksa her şeyi berbat etmek mi?Kayboluyorlardı avuçlarındaki dünyada,bir nevi sanal hastalıktı.Gelecekte robotlar isyan edecekti.Neden buna engel olmuyorduk?Neden yaptığımız sanal aleme hükmedemiyorduk?Biliyordum bir yerlerde yanlış yaptıklarını.Kodların ve yazılımların içerisinde kaybolmuştuk.Sonsuz bir alemdi İnt

Saniyeler Kala

Zaman çok önemli değil midir?Saniyelerle doğar insanlar,saniyelerde ölür tüm canlılar.Bazen saniyelerle kurtuluruz ölümden.Ya da bir saniye bizim için bazen çok önemli olabilir.Zamanın önemini kavramak bu kadar zor olmasa gerek. Ne kadar zor olabilir ki zamanın her şeyden önemli olduğunu anlamak? Para,su,petrol,elmas,evler,arabalar,lüks tekneler ve daha da fazlası kolayca elde edilebilir ama zaman asla...Söylüyorum hadi son on saatinizi geri getirin.Getirebilir misiniz sizce?Bunları yapacak kadar zengin misiniz?Parayı kolaylıkla kazanıyorsunuz diye insanlar size zengin diyor,bir de lütfen zamanı kazanın.Kazanamazsınız.Bu yüzden zamana değer vermeliyiz.Giden bir daha geri dönmez. Bazen hayatınızda yer kaplayan önemli anılarınız olur,sizin özel günleriniz,zamanlarınız.Onları güzel ve bir daha hiç göremeyecekmiş gibi geçirin çünkü zaten yakalayamazsınız.Bir daha geri gelmez.Gerçekten düşünüyorum da biz zaman diye neye diyoruz?Dünya'nın dönüşüne mi?Ya da Dünya'nın Güneş etrafında

Acılara Tutunmak

Beton duvarlar arasında bir çiçek açtı. Yalnızdı, üşümüştü ve çelimsizdi.Gökyüzüne doğru yükseliyordu.Duvarlar onu anlamıyordu.Anlamazdı da.Çiçek tüm zorluğa rağmen büyüdü ve pes etmedi.Duvarlardan başka bir şey göremiyordu.Çünkü henüz çok küçüktü ve duvarların boyunu geçemediğinden çevresindeki dünyayı da göremiyordu ama o, duvarların tüm sözlerine ve ona olan baskısına dayandı ve pes etmedi.Biliyordu ki bir gün bu duvarlardan kurtulacak ve özgürlüğüne kavuşacaktı.Tozlardan, kirden,soğuktan yılmadı çünkü o inanıyordu. Belki de yapamayacaktı ama o hep hayal etti yılmadan,bıkmadan ve usanmadan.Narindi çiçek,kırılgandı. Sadece kendisi çabalayarak bu duvarlardan çıkamazdı.Duvarların da ona yardım etmesi lazımdı.Duvarlar onu sevmiyordu ama o hep duvarlara yardımcı oldu çünkü o biliyordu ki o beton yığınlarının arasında yumuşacık bir kalp vardı.Çiçek, o kalbi görebiliyordu.Duvarlar da bakıyordu ama göremiyordu.Görmek için sadece bakmak yetmezdi,inanmak da gerekirdi.Çiçek her geçen gün daha

Ankara

Şimşekler çakarken üst üste, Korkunun bize verdiği haz. Yağmurlar yağarken hunharca, Heyecanın bize kattığı tat. Hayatın bize verdiği şans, Korna seslerinin oluşturduğu ahenk, Hayatın tanımıydı galiba. İşte buydu Ankara.Sesli,gürültülü,hoş ve bir o kadar da huzur dolu bir ortam.Anı yakalamak ve anın tadını çıkarmak kadar da güzel bir şehirdi Ankara.

Ramazan

Ramazan geldi çattı nihayet.Gönüllerimiz bir,imanımız yoldaş oldu bu ayda.İslamı tanıdık,kendimizle yeniden buluştuk adeta . Arındık tüm günahlarımızdan.Kötü ile iyi,düşman ile dost,melek ile şeytan tekrar bir araya geldi bu ayda.Birlikte yedik,birlikte inandık.Günlük yaşantımız değişti,kendimizi tanıma fırsatı bulduk.Kendimizi bulduk biz bu ayda.Hoş ,güzel ve hayırlı bir ramazan dileğimle.Umarım daima mutlu ve hayırlı bir insan olursunuz.

Neden Ankara Atatürk Lisesi

Ankara'nın en kaliteli liselerinden olan Ankara Atatürk Lisesi 1886 yılında Taş Mektep adıyla kurulmuştur. Üç defa ad değiştirmiştir; 1- Taş Mektep 2- Atatürk Lisesi 3- Ankara Atatürk Lisesi olarak son ismini aldı. Ankara Atatürk Lisesi'ni seçmemiz için birçok gerekçe var. Başta okul biraz sessiz ve sakin gelse de ama zamanımı Ankara Atatürk Lisesi 'nde geçirince sıcak ve hoş bir yuva olduğunu söyleyebilirim. Lisenin bahçesindeki sohbetler, şehrin gürültüsü, birçok insan sesi ve lisenin tarih kokan kokusu ahenk içinde karışmış durumda. Okul bahçesiyle okulun girişi arasındaki kısım, okulun her tarafı ayrı güzellikte;samimi arkadaş ortamı ,hocalarla aramızda geçen hoş ve koyu sohbetler . Okulun koridorlarında dolaştığınızda tam A Blok önünde durun ve çevrenize bakının.Kimse yoksa zeminin üstüne oturun ve uzun uzun nefes alın siz bunu yaptığınızda ne demek istediğimi anlayacaksınız. Daha sonra kütüphaneye gidip ALEV(Atatürk Lisesi Eğitim Vakfı) 'in dergil